ANTGİAD CUMHURİYET’İN 100. YILINI COŞKUYLA KUTLADI

Haberi tüm basında görüntülemek için tıklayınız.
ANTGİAD CUMHURİYET’İN 100. YILINI COŞKUYLA KUTLADI
Antalya Genç İş İnsanları Derneği (ANTGİAD), Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100. yıl dönümünü düzenledikleri Cumhuriyet Balosu ile kutladı. Kutlamada konuşan ANTGİAD Yönetim Kurulu Başkanı Osman Sert, “Bugünü herhangi bir gün ile herhangi bir konuşma ile kıyaslamak mümkün değil. Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. Yılını kutlamak için bir aradayız. Bir cümle ile dile getirilmesi kolay ama içeriğini bir konuşma ile doldurmanın mümkün olmadığı bir yıldönümü bu. Öncelikle hepimizin, ülkemizin Cumhuriyet Bayramımızı kutlamak istiyorum. Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. Yılı Kutlu olsun. Nice 100 yıllara diyorum.
Hayatın yoğun temposunda işlerimize ya da ülke gündemine gömülüyoruz ve bazen ne kadar şanslı olduğumuzu unutuyoruz. Bu yoğun hayat mücadelesinde maalesef başta Cumhuriyet değerleri olmak üzere bazı kavramları dolu dolu sahiplenmediğimizi görüyorum.
Oysaki bizler biliyoruz ki; ülkemizin yönetim biçimi olan “Cumhuriyet” sadece bir yönetim şekli değildir. Bizim ülkemizde “Cumhuriyet” kavramı bir yönetim şekli özelliğinin çok ötesinde değerler barındırıyor.
Ben Türkiye Cumhuriyeti ifadesinin içinde Cumhuriyet devrimlerini ve Büyük Atatürk’ün vizyonunu görüyorum. Ezilmiş halklara, ülkelere ilham olmuş bir kahramanlık destanı görüyorum. Bir vatan uğruna feda edilmiş canlar, hayatlar görüyorum. Geride kalanların çağdaş bir ülkenin temellerin atarak, canını yitirenlere karşı sorumluluklarını yerine getirdiği bir seferberlik görüyorum. O tek kelimenin içinde demokrasiyi, hukuku, eğitimi, üretimi, kadın haklarını, devrimleri görüyorum. Bugün halen Cumhuriyetle yönetilen, adında cumhuriyet olan ancak demokrasiden, insan ve kadın haklarından nasibini alamamış birçok ülke olduğunu biliyoruz. Aynı yönetim şekliyle yönetiliyor diye Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Kore Cumhuriyeti, İran İslam Cumhuriyeti gibi ülkelerle Türkiye Cumhuriyeti’ni aynı kefeye koyabilir misin? Koyamazsınız. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti, yokluklar içinde, büyük fedakarlıklarla, bir kahramanlık destanıyla kurulmasının yanı sıra müthiş vizyonla güçlendirilmiş, temel direkler üzerinde yükselen bir ülke olmuştur.
Bu ülkenin kurucu iradesi, daha Cumhuriyetin kurulma fikri gündeme gelmemişken, Lozan Antlaşması imzalanmadan 4 ay önce Türkiye İktisat Kongresi ile ülkenin ekonomik bağımsızlık hedefindeki yol haritasını masaya yatırma vizyonuna sahipti.
Bu ülkede, ilk 10 yıl içerisinde yapılan devrimlerin birçoğunu herhangi bir ülke 10 yıl içerisinde projelendiremezdi bile. Çünkü o günlerde hayata geçen her bir devrim çağın ötesinde bir vizyona sahipti. Saltanatın kaldırılmasının önemini bugün dahi anlatamadığımız insanlar varken bunu o dönemde hayata geçirebilmek bir mucizeden farksızdır. Vaktinizi alacağım ancak Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılan reformların bir kısmını yıllarıyla ve başlıklarıyla saymak istiyorum. Birer cümle ile ifade ettiğimiz reformların içeriğini birlikte düşünelim, nasıl bir başarının ortaya konduğunu tekrar hatırlayalım istiyorum.
1922 | Saltanatın kaldırılması |
1923 | Ankara’nın başkent olması |
1923 | Cumhuriyetin ilanı |
1923 | İzmir İktisat Kongresi |
1924 | Hilâfetin kaldırılması |
1924 | Öğretimin birleştirilmesi |
1924 | Medreselerin kapatılması |
1924 | Şer’iyye mahkemelerinin kapatılması |
1924 | Yeni Anayasa’nın kabulü |
1925 | Şapka ve Kıyafet Devrimi |
1925 | Tekke, zaviye ve türbelerin kapatılması |
1925 | Uluslararası takvim ve saatin, yeni rakamların kabulü ve ölçülerde değişiklik |
1925 | Aşarın kaldırılması |
1925 | Çiftçinin özendirilmesi |
1925 | Örnek çiftliklerin kurulması |
1925 | Tarım Kredi Kooperatifleri’nin kurulması |
1926 | Maarif Teşkilatı Hakkında Kanun |
1926 | Kabotaj Kanunu |
1926 | Mecellenin kaldırılması |
1926 | Türk Medeni Kanunu |
1926 | Türk Ceza Kanunu |
1927 | Sanayi Teşvik Kanunu |
1928 | Harf Devrimi’ne ilişkin kanunun kabulü |
1928 | Güzel sanatlarda yenilikler |
1929 | Millet Mektepleri’nin açılması |
1929 | Toprak Reformu |
1930 | Kadınlara seçme ve seçilme hakkının tanınması |
1931 | Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu’nun kurulması |
1932 | Dil Devrimi’nin başlaması |
1933 | Üniversite Reformu |
1933 | I. ve II. Kalkınma Planları |
1933 | Yüksek Ziraat Enstitüsü’nün kurulması |
1934 | Soyadı Kanunu |
1934 | Lâkap ve unvanların kaldırılması |
1935 | Ticaret ve Sanayi Odalarının kurulması |
1937 | Laikliğin Anayasa’ya girmesi |
Ben bu maddeleri okurken zorlandım. O zor dönemde halk her bir maddeye adeta bir seferberlik bilinci ile sahip çıkmış.
Halkının sadece %8’inin okuma yazma bildiği bir ülkede harf devrimi sonrası okuma yazma seferberliği ile 7 yıl içerisinde okuma yazma oranı ikiye katlanmış. Genç cumhuriyet o yoklukta parlak beyinleri batıya göndermiş, o beyinler ülkelerine dönüş bilimsel gelişimin temellerini atmışlar. Karma ekonomik sisteme geçişin yapı taşları döşenmiş. Sermaye olmadığı için devlet kaynağı ile kurulan sanayi tesisleri hem üretmiş hem de sunduğu sosyal olanaklarla halkı eğitmiş.
Ülke, demir ağlarla örülmüş.
Genç Türkiye Cumhuriyeti bulunduğu coğrafyanın ışıldayan değeri olmuş.Halkın sahip çıktığı inanılmaz bir kalkınma destanı ortaya konmuş. 10. yıl marşı işte tam da bunun için tüylerimizi diken diken eder, onun için coşkuyla ve gözlerimiz dolu dolu söyleriz.
Biliriz ki; 100 yıl önce bir ülke kurulmakla kalmamış, bugünün çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin temelleri atılmış, vizyonu çizilmiş, uygarlık yolunda yürünmeye hatta koşulmaya başlanmıştır.
Şunu asla unutmayalım: Cumhuriyet ve kapsadığı değerler bize miras değil, birer emanettir. Bizim bir mirasyedi gibi Cumhuriyetin değerlerini tüketmeye, harcamaya, sıradanlaştırmaya hakkımız yoktur. Bugün her türlü zorluğa rağmen içinde bulunduğumuz coğrafyada parmakla gösterilen bir ülke isek bunu cumhuriyetin kuruluş değerlerine borçluyuz. Bu güzel ülkenin insanları olarak her birimiz, geçmişten gelen emaneti yüceltme sorumluluğuna sahibiz. Bunu yapmanın yolu bellidir; bilimdir, sanattır, spordur, eğitimdir, kuvvetler ayrılığıdır, hukukun üstünlüğüdür, insan haklarıdır, ortak akıldır.Cumhuriyetin kurucu vizyonunda bunları ve çok daha fazlasını görebilirsiniz. Bugün ülkemizin ekonomik darboğazdan çıkışı için yapısal reformları konuşuyoruz. Bu topraklarda yıkık bir imparatorluktan modern Türkiye Cumhuriyeti’ne geçiş yapısal adımlarla dünyaya örnek olacak bir ciddiyetle hayata geçirilmiştir. Yapısal reformları çok uzakta aramaya gerek yoktur, Cumhuriyetin kurucu vizyonunda o reformları görmek mümkündür. Yoktan kurulmuş bu güzel ülkenin ilk 10 yılına bakarsak bizi muasır medeniyet seviyesinin üzerine taşıyacak yol haritasını da görebiliriz. Doğru yoldan gittiğimizde iş insanlarımızla, sporcularımızla, sanatçılarımızla, bilim insanlarımızla Cumhuriyetimizi yüceltebiliriz, ülkemizi, vatandaşlarımızı refaha taşıyabiliriz.
Değerli dostlarım,
Bu muhteşem günü bir taraftan coşkuyla kutlarken bir tarafımda da hüzün hissediyorum. Bu vesileyle duygularımı da sizlerle paylaşmak istiyorum.
Kurtuluş savaşı sonrası kurulmuş böylesine muhteşem bir Cumhuriyetin 100. Yılını olması gerektiği gibi kutlayamadığımızı düşünüyorum. Her yıl yapılan rutin kutlamaların ötesine çok fazla geçilemedi. Ülke gündeminde ana temanın Cumhuriyet’in 100. Yılı olmadığını, Filistin’deki kabul edilemez vahşetin, ekonomideki sorunların daha baskın olduğunu görüyoruz. Oysa ki bu topraklarda verilen destansı kurtuluş mücadelesi, modern bir ülkenin temellerinin atılması Filistin gibi halklar için de ilham kaynağı olmalıdır. Biz Cumhuriyetimizi Filistin halkı için de, ezilen tüm halklar için de daha coşkulu kutlamalıydık, Cumhuriyetin değerlerini daha güçlü dile getirmeliydik. Anadolu’da kaydedilen Cumhuriyet mucizesinin yapılanın çok daha fazlasını hak ettiğine inanıyorum.
Örneğin 2023 yılı ülkemizi, kentimizi ekonomide, bilimde, demokraside, sosyal hayatta, sanatta, sporda, kısaca her alanda sorguladığımız, neleri doğru, neleri yanlış yaptığımızı bilimsel etkinliklerle değerlendirdiğimiz bir dönem olmalıydı. Uluslararası bilim, sanat, spor turnuvalarına ev sahipliği yapmalıydık. Cumhuriyetin ikinci yüzyılının ilk günlerini hamasi söylemlerle değil, bilimsel yol haritalarıyla, dünya liderlerini ağırladığımız dev etkinliklerle perçinlemeliydik. Antalya gibi Atatürk tarafından dünyanın en güzel yeri olarak nitelendirilen bir ilde 100. yılı temsil eden bir simge projeyi hayata geçirebilmeliydik. Çocuklarımıza, gençlerimize cumhuriyetin değerlerinin anlatıldığı etkinlikler düzenleyebilmeliydik. Bu hedef doğrultusunda atılan adımlar oldu, ancak deprem felaketi, ekonomik sorunlar, gergin seçim süreçleri gibi gerekçelerle bunu topyekûn bir seferberliğe çeviremedik. Ülke olarak bu özeleştiriyi de yapmamız gerektiğini düşünüyorum.
Diğer taraftan bunların şimdiye kadar yapılmamış olması bundan sonra da yapılmayacağı anlamına gelmemelidir. Evet, 29 Ekim 2023’de bunları olması gerektiği kadar yapamadık ancak yeni yüzyıl içerisinde çok daha fazlasının yapılacağına, ANTGİAD’ın da bu vizyon doğrultusunda kıymetli işlere imza atacağına inanıyorum. Cumhuriyetimizin, bu güzel ülkenin kıymetini bilelim. Atatürk’ün vizyonuna ve Cumhuriyetin değerlerine sıkı sıkıya sarılalım. Çocuklarımıza Atatürk’ün fikirlerini ve Cumhuriyetin değerlerini anlatalım.
Bu vesileyle bu cennet toprakları bizlere vatan yapan Büyük Atatürk’e, aziz şehitlerimize, gazilerimize, Cumhuriyet değerlerine katkı koyan her bir vatandaşımıza, sizlere minnetlerimi sunuyorum. Cumhuriyet coşkusunu yaşamak üzere bu güzel geceye şeref verdiğiniz için her birinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum.
Cumhuriyetimizin 100. Yılı Kutlu olsun. ATA’mızın fikirleri ışığında, nice 100 yıllara… diyerek 100. yıla ithafen kendi yazmış olduğu 100. Yıl şiiriyle sözlerini tamamladı.
Başkan Osman Sert’in ardından Sanatçı Ümit Burak Tekinay’ın ATATÜRK şarkıları, Yönetim Kurulu ve Üyelerimizin Vals dansı ve Zeybek Halk Oyunları ile devam eden kutlamanın sonunda ANTGİAD’ın gelenekselleşen 29 Ekim pasta kesimi gerçekleştirildi.